-
1 makyaj yapmak
v. make up, paint, make one's toilet -
2 makyaj yapmak
зыгъэлэн -
3 makyaj yapmak
to make up, to paint -
4 kalem ile makyaj yapmak
v. pencil -
5 makyaj
makyaj Schminken n, Make-up n; Schminke f;-e makyaj yapmak schminken A; sich schminken -
6 makyaj
makyaj s\makyaj yapmak Schminke auftragen, sich schminken, ein Make-up auftragen -
7 makyaj
макия́ж, гримиро́вка; гримmakyaj odası — гримиро́вочная, артисти́ческая убо́рная
makyaj yapmak — а) Д гримирова́ть, подкра́шивать; б) гримирова́ться, подкра́шиваться
-
8 yapmak
v. accomplish, acquit oneself, architect, build, carve out, contrive, create, do, engineer, establish, execute, fashion, fulfil, fulfill, get, go over, go through, have, implement, land, make, perform, ply, practice, practise, produce, profess--------yapmak (hata vb.)v. perpetrate--------yapmak (makyaj)v. put on--------yapmak (çocuk)v. father* * *1. accomplish 2. do 3. make -
9 makyaj
make-up. - yapmak to put on make-up. -
10 грим
-
11 гримировать
-
12 schminken
makyajmakyaj yapmaksüslenmek -
13 paint
n. boya, makyaj malzemesi, özsu————————v. boyamak, resim yapmak, resmetmek, makyaj yapmak, fondöten sürmek* * *1. boya (v.) 2. boya (n.)* * *[peint] 1. noun(a colouring substance in the form of liquid or paste: The artist's clothes were covered in paint; ( also adjective) a paint pot.) boya2. verb1) (to spread paint carefully on (wood, walls etc): He is painting the kitchen.) boyamak2) (to make a picture (of something or someone) using paint: She painted her mother and father.) resmini yapmak•- painter- painting
- paint-box
- paint-brush -
14 make up
n. oluşturmak, toparlamak, barışmak, uydurmak, uyduruvermek, makyaj yapmak, telâfi etmek* * *topla* * *1) (to invent: He made up the whole story.) uydurmak2) (to compose or be part(s) of: The group was made up of doctors and lawyers.) oluş(tur)mak3) (to complete: We need one more player - will you make up the number(s)?) tamamlamak4) (to apply cosmetics to (the face): I don't like to see women making up (their faces) in public.) makyaj yapmak5) (to become friends again (after a quarrel etc): They've finally made up (their disagreement).) barışmak -
15 pencil
n. kurşunkalem, karakalem, kalem, küçük resim fırçası, makyaj kalemi————————v. kurşunkalemle yazmak, karakalem ile çizmek, kalem ile makyaj yapmak* * *kurşun kalem* * *['pensl] 1. noun(a long, thin instrument (usually of wood) containing a thin stick of graphite or some similar solid substance for writing or drawing: This pencil needs sharpening / to be sharpened; He wrote in pencil; ( also adjective) a pencil sharpener.) kurşun kalem2. verb(to write or draw with a pencil: He pencilled an outline of the house.) kurşun kalemle yazmak -
16 maquiller
v t1 avec du maquillage makyaj yapmak◊Elle maquille uniquement ses paupières. — Bayan sadece göz kapaklarına makyaj yapıyor.
2 dissimuler gizlemek -
17 se maquiller
v prse farder makyaj yapmak◊Elle se maquille toujours avant de sortir. — Bayan çıkmadan önce hep makyaj yapar.
-
18 schminken
schminken ['ʃmıŋkən]I vt makyajlamak, makyaj yapmak (-e)II vrsich \schminken yüzünü boyamak, makyajını yapmak;sich die Augen/Wimpern \schminken gözlerine/kirpiklerine sürme çekmek -
19 make up
uydurmak; makyaj yapmak; olusturmak; tamamlamak; yatak yapmak; barismak; yarista aradaki mesafeyi kapatmak -
20 paint
boyamak; (boya ile) resmini yapmak; betimlemek, tasvir etmek; makyaj yapmak, boyanmak, boya
- 1
- 2
См. также в других словарях:
makyaj yapmak — yüzü çeşitli işlemlerle temizlemek, boyamak ve diğer işlemlerle daha bakımlı ve güzel göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
makyaj — is., Fr. maquillage 1) Yüzü güzelleştirmek için boyama, yüz boyama, yüz bakımı 2) sin., TV İyi görüntü sağlamak, belli bir tipi yaratmak veya yalnızca bazı düzeltmeler yapmak için oyuncunun yüzünde ve başka organlarında yapılan boyama ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz yapmak — makyaj yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz yazmak — 1) makyaj yapmak 2) hlk. köy seyirlik oyunlarında taklit edilen kişinin özelliklerini belirtecek biçimde yüz boyamak, maske yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
boyanmak — nsz 1) Boyama işi yapılmak Yeni boyanıp temizlenmiş bir ev gibi havası ferahlık veriyordu. R. H. Karay 2) Kendi kendini boyamak, yüzüne boya sürmek, makyaj yapmak İki hanım yaşları geçkince olmasına bakmayarak sürmüşler, boyanmışlar, omuzlarına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
makyajlamak — i Makyaj yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tuvalet masası — is. Kadınların süslenmek, taranmak, makyaj yapmak amacıyla kullandıkları aynalı bir tür masa … Çağatay Osmanlı Sözlük
boya kullanmak — boyanmak, makyaj yapmak Hiç boya kullanmaz, az pudra sürerdi. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
takım — is. 1) Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman 2) Meslek, davranış, durum vb. yönlerden birbirine uyan kimselerin oluşturduğu topluluk Memur takımından olduğumuzdan böyle evlerde oturamazdık, daha doğrusu alışkın… … Çağatay Osmanlı Sözlük